DİĞER
K24'te haftanın vitrini: Yeni çıkan, yeni baskısı yapılan, yayınevleri tarafından bize gönderilen, dikkatimizi çeken; okumak ve üzerine yazı yazmak için ayırdığımız bazı kitaplar...
"Şimdi, onu kaybettiğimiz bu günlerde sıra şairliğinden söz etmeye gelince, epeydir zihnimde dolaşan bir cümleyi yazarak başlamanın zamanı olduğunu anlıyorum: Şiirler kutsal metinlerle aynı soydandır. Şiir yazan ya da okuyan herkes bunu doğrudan deneyimlemiş olmayabilir ama, çeşitli biçimlerde dile getirilmiş, en azından etrafında kuvvetle dolaşılmış bir düşüncedir bu."
Yeni çıkan, yeni baskısı yapılan, yayınevleri tarafından bize gönderilen, dikkatimizi çeken; okumak ve üzerine yazı yazmak için ayırdığımız bazı kitaplar...
Feminizm söz konusu olunca Simone de Beauvoir’dan söz etmemek mümkün değildir. İkinci Cinsiyet yayınlandıktan yetmiş yıl sonra Eve Gianoncelli, Beauvoir’ı unutmayı amaç edinmiş, ancak sonunda onun en etkileyici mirası tarafından esir alınmış yeni nesil Fransız muhafazakâr yazarları inceliyor.
“Provayı sevmezler, ama şarkı söylerler, Korospular böyledirler, tizlere çıkamadan şişerler, İlle Korospu olsun, ister detone olsun, Korospular böyledir, her ne olursa olsun.” Deniz Koloğlu, şarkıları Lubunca sözlerle yeniden yorumlayan kuir feminist koro Korospular'ın üyeleriyle söyleşti…
"Çoğu büyük yapıt gibi Beauvoir’ın yapıtı da hak ettiği asıl kavrayışa ulaşamadı, yalnız kaldı, Batı’da daha hızlı, dünyanın çeperlerinde fazlasıyla yavaş yol aldı."
Zaman varsa, kadın içindeki kendine ait odalarının kapılarını tek tek açacak, dilerse de kapatacak. Kendini kuracak; düşlerini, dilini, cümlelerini ve isterse de yıkacak...
Kadın yazarların çoğunun her gün düzenli olarak sadece yazmaya ayırılabilecekleri bir zaman dilimi yok. Olanı da sınırlı, her an işgale, müdahaleye açık...
Bugünün Almanya'sında ikidillilik, yabancılık/ötekilik, çokkültürlülüğün arasında kültür sanat alanında üretim yapanlar, "Göçe Dair" dosyamızın ikinci bölümünde hikâyelerini anlatıyor...
Oğul Sırtlanı, okurla iş birliği yapmaması bakımından kendine ait bir sınırı beraberinde getiriyor. Bu sınır, anlam üzerinden bizi yokuş yola sürmekten çekinmiyor
Yola çıkmanın, göç etmenin gücü dünyanın yükünü nasıl kaldırdığımızla ilişkili olarak kıpırdıyor. Sınırlar diyoruz ama öyküler kıvrılır. Düz bir çizgide gitmez. Eğilir, bükülür ve her defasında yeniden inşa edilme potansiyeli taşır
"O kitaba” sahip olmak bana güven veriyordu. Orhan Pamuk’un Yeni Hayat’ı çıktığında babamın kitaplığından alıp kendi kitaplığıma koymuştum, artık ona sahiptim; Yeni Hayat’a, yeni bir hayata
Daha Fazla
© Tüm hakları saklıdır.